Uğur Doğan yazdı: MÜESSES NİZAM İŞ BAŞINDA..!

“Müesses nizam” veya başka bir ifadeyle yerleşik düzen, bir siyasi yapı veya organizasyonu kontrol eden dominant grup veya elit gücü tanımlayan bir kavramdır.
Müesses nizam her ne olursa olsun, toplum neyi arzu ederse etsin, o nizam kendi çıkarları için kendi kendisini korumak zorundadır. O nedenle altılı masadan kalkan İYİ parti ve Meral Akşener meselesinin bu yönüyle iyi irdelenmesi gerektiği kanısındayım.
21 yıldır AKP’yi tek başına iktidarda tutan müesses nizamın amacı, önümüzdeki süreçte de Adalet ve Kalkınma Partisi’ni iktidarda tutmak olduğu kesin. Bu amaca hizmet eden herhangi bir politikanın millî güvenlik veya beka sorunu açısından bir değerlendirmesi yapılmıyor. O yüzden AKP’nin müesses nizamının temel amacı, bu partiyi iktidarda tutmak. Bunun için seferber olmuş partizan bir bürokrasi var. Bunun için seferber olmuş politik bir ekonomi makinası var. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin medyasını ve seçim çalışmalarını fonlamak için veya bir şekilde arka bahçesi olan cemaat vakıflarını fonlamak için kamu kaynaklarını çeken ve burada bir komisyoncu rolü oynayan bir politik ekonomi yapısı var. Yani kamunun parasını kendi yandaşları olan özel gruplara dağıtıyor. Bu özel gruplar da AKP’yi destekleyecek şekilde fonlanmalı. Medya buna göre fonlanmalı. Bununla birlikte kamu personeli profili buna uygun olmalı. Yani kamu kaynakları, mümkün mertebe Adalet ve Kalkınma Partisi’ni iktidarda tutmak ve onun ikbâlini sağlayacağı politikaları uygularken bir sınırlama dayatmama üzerine kurulu.
Hal böyle olunca 6 Şubat da ülkemizin yaşadığı büyük deprem felaketi sonrası sözde depremzedeler için düzenlenen ve TV ekranlarında canlı yayınlanan yardım kampanyalarında zaten kamunun parası olan seksen beş milyar TL’nin başta Merkez Bankası ve diğer kamu bankaları aracılığıyla denetim dışı harcama yapılabilmesi için AFAD’a bağışlandığına hepimiz tanık olmadık mı? Oradan da ihaleler yoluyla müesses nizamın kullanımına sunulacağı bilinen bir gerçek değil mi?
21 yıldır AKP’yi iktidarda tutan müesses nizam, aslında uluslararası güçlerin ve onların işbirlikçisi yerleşik çıkar gruplarının ittifakından ibaret. Burada siyasetin gidişatına göre bundan fayda sağlayan yerleşik çıkar grupları var ve her politikaya karşı hızlı bir şekilde uyum sağlama yetenekleri var. Bu yerleşik çıkar gruplarının kim olduğu, hangi aktörlerin yer aldığı ya da bu sistemden kimin yada kimlerin faydalandığı ortada. İktidarın değişmesiyle beraber, bu insanların da kaçınılmaz olarak değişeceğini herkes biliyor. O yüzden önümüzdeki ilk seçimde bilinen bu yerleşik çıkar gruplarının da değişeceği gerçeğiyle, AKP’nin müesses nizamı 21 yıldır sahip olduğu ekonomik güçle sadece kendisini değil, ötekini de kontrol eden bir yapı olduğu için, muhalifleri de kontrol edip etkileyebilecek durumda. Mesela bu günkü ekonomik konjonktür de müesses nizamın uluslararası ayağı aracılığıyla seçim öncesi ikinci bir döviz krizi yaşanmaması için Rusya’ya olan doğalgaz borcunun seçim sonrasına ertelenerek doların hala 18- 19 TL bandında tutulabildiği gibi
Siyasi okur yazarlık konusunda tecrübesi olanlar iyi bilirler “Danıştay’ın kararlarına iyi bakın, iktidarlar giderken mutlaka Danıştay’ın kararlarında bir değişiklik görürsünüz. Yasalara bakarak, giderek daha çok vatandaşın itirazını kabul etmeye başlarlar”
Ben son bir iki yıldır Danıştay’da böyle bir şey olduğunu görüyorum. Ama ne oluyor? AKP’nin güdümünde olan idareler, Danıştay’ın kararlarına uymuyor. İşte son örneği; yaşanan büyük deprem felaketi sonrası tribünlerden “hükümet istifa” sloganları yükselmesi sonucu Fenerbahçe seyircisine verilen Kayseri deplasman yasağının Kayseri İdare Mahkemesi kararıyla yürütmesinin durdurulması kararına yapılan baskı ile kararın aynı mahkeme tarafından değiştirilmesi ve yine Cengiz İnşaat’ın Bodrum Cennet Koyu’ndaki projesinde görüyoruz. İki kez Danıştay’dan geri dönen bir projeyi kafasına estiği gibi yaptığını görüyorsunuz. Buna benzer sayısız örnekleri sayabilirim sizlere…
AKP iktidarının hızla güç kaybettiği ve yaşanılan büyük deprem felaketi sonrasında bu ivmenin durdurulamayacak şekilde hızlandığı bir süreçte müesses nizam cumhur ittifakının güç kazanması için bir şey yapamayacağını anlayınca, anketlerde de muhalefet güçlerinin seçimi açık ara kazanacağına yönelik sonuçlar ortaya çıkınca, o zaman müesses nizamın iş başına geçmesi gerekiyordu artık (!) Ve geçti de…
2 Mart da yapılan altılı masa toplantısında ortak adayda uzlaşıldığı bildirisine imza atan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in attığı imzanın mürekkebi dahi kurumadan ne oldu da bir gecede İYİ parti GİK kararıyla masayı tekmeleyip terk etti..!
Dikkat ederseniz aynı gün millet ittifakının Cumhurbaşkanı adayı olarak adı geçen Kemal Kılıçdaroğlu’nun SOL Parti ve TİP Genel Başkanı Erkan Baş ile görüşmesi ve uzun süredir Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Seçildiğimde halktan alınıp yurt dışına kaçırılan 418 milyar doların kuruşuna kadar geri getireceğim” demesi 21 yıldır AKP’yi iktidarda tutan müesses nizamı rahatsız etmiş olmalı ki; millet ittifakını kendi içinde parçalama planı devreye sokulmak için düğmeye basıldı. Müesses nizam bu planın uygulamasını İYİ Parti içinde hazır tuttuğu gizli güçlerini devreye sokarak yaptı..! Hatta bu planın bir parçası olarak da Meral Akşener tarafından CHP’nin İstanbul ve Ankara büyükşehir belediye başkanları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın ısrarla biz aday değiliz, genel başkanımızın adaylığını destekliyoruz demelerine rağmen Cumhurbaşkanı adayı olarak kendilerine çağrı yapılması CHP’nin de kendi içinde bölünüp parçalanmasının bir hesabı yapıldığı çok açık..!
İYİ Partinin masadan kalktığını açıkladığı günün akşamı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üçüncü kez adaylığı için “Cumhurbaşkanı Erdoğan her koşulda üçüncü kez aday olabilir” diye hukuki görüş bildiren hukukçu Ersan Şen’in “Cumhurbaşkanlığına aday olabilirim” açıklaması sizce bir tesadüf mü? Ersan Şen’in bu açıklaması üzerine Meral Akşener’in “Ciddiysen gel görüşelim” demesi de mi bir tesadüf?
En önemlisi ve en tehlikeli olanı da 5 Mart Pazar günü Bursa’da oynanan Bursaspor Amedspor futbol müsabakasında Meral Akşener’in İçişleri Bakanı olduğu yıllarda faili meçhul cinayetlerin simgesi haline gelmiş beyaz torosların ve yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın fotoğraflarının birlikte tribünlerinde açılması sizce bir tesadüf mü?
Şu üç günde art arda gelişen olayları birlikte değerlendirildiğinde müesses nizamın nasıl iş başında olduğu çok daha iyi anlaşılacaktır sanırım.
Peki şimdi ne olacak; müesses nizam eliyle masadan kalkan ve CHP’yi de bölüp parçalamak için kullanılan İYİ Partinin kendi içinde ciddi bir güç kaybı ve bölünmeler yaşayacağı kesin. Geriye kalan beş partili Millet ittifakı, Özgürlük ve demokrasi ittifakı, Sol Parti, TKP ve Sosyalist grupların oluşturduğu geniş tabanlı muhalefet güçleri işbirliği içinde daha güçlü kenetlenip Cumhurbaşkanlığı seçiminde tek bir ortak adayda birleşirlerse müesses nizamın bütün hesaplarına rağmen seçimin kazanılması elbette mümkün.
Sevgili okur unutmayın masadan kalkan Meral Akşener’in kendisinin sandığa atacak tek bir oyu var..! Masadan ayrılmadan önce anketlerde çıkan yüzde 14 oyun Meral Akşener ve ayrılma kararına ortak olanların ipoteği altında olmadığını herkes biliyor. İYİ Parti içinde yurtsever birçok insanın olduğu biliniyor. Bu nedenle seçimlerde İYİ Parti tabanı ve seçmeninde ciddi oranda oy kayması yaşanacağı da düşünüldüğünde önümüzdeki seçimle ilgili umutsuzluğa kapılmamalı bence…
Yeter ki umudumuzu yitirip enseyi karartmayalım.
Gelecek güzel günlerin umuduyla esen kalın…